Büyükelçi’nin Karla Sınavı

Aşağıda yazacaklarımın malum gün akşamı Büyükelçi ile yenen yemekle hiç ilgisi yok. Sadece başlık belki daha cazip olur diye yazdım. O gece olanlar bana göre neredeyse hiç tartışılmayacak (en azından şu halimizde) ya da tartışılması bence olayın özünden çok uzakta olacak şekilde tartışıldı, tartışılıyor. Gerçi bizdeki üsluba, olaya yaklaşıma da ne kadar tartışma denir o da başka konu.

Sayın Okurlar, belki de bu yazı artık son. Ben kendimi tekrarlıyorum, size tekrar tekrar aynı şeyi okutuyorum.

Sayın Okurlar, lütfen son 30-40 yıl ne kadar isterseniz o kadar geriye kar yağışlarını bulun. İstanbul kaç gün kar altında kaldı bakın. Ben  1987’de 15 gün diye hatırlıyorum. Başka da oldu mu bilmiyorum. Şimdi Tanrı aşkına İstanbul’da trafik sadece kar yağışında dursa ama  gerçekten dursa ve hiçbir şey yapmasak ne olur? Tuz dökmesek, yolları açmasak ne olur? Çok ciddiyim. Sadece itfaiye, cankurtaran vb o araçlara zincir takıp hareket etmelerini sağlasak ne olur? Tuz veya kar eritici kimyasal (ki o pahalı diye sanırım bizde kullanılmıyor) ekipman masrafı cebimize kalır mı amiyane tabiri ile. Üretim vb ne olacak diyorsunuz şu anda? Karın ne zaman yağacağı belli olduğuna göre o günler için işyerinde çalışmazsak olmaz diyen firmalar çalışanlarını iş yerinde veya çok yakınlarındaki otellerde yatırsalar ne kadar masraf çıkar? Devlet de bu yapacağı masrafları yapmayacağına göre işyerinde kalacak firmalara nakit desteği sağlar ve her şey çözülür. Gerçekten çok ciddiyim. Saçmalıyorsun diyenler için cevap aşağıda geliyor. Ama bir şey anımsatayım o kadar mükemmel bir İstanbul’a sahibiz ki sadece kar sorun oluyor, başka hiç sorun yok. Öyle mi?

Sayın Okurlar, işim gereği Covid başlayana dek çok ağırlıklı kamu vasıtaları, Covid sonrasında ise şahsi araç ile İstanbul’un her yanına gittim, gidiyorum. Size asıl gerçeklerimizi yazayım. Verdiğim güzergahlar için süreler aşırı iyimser olarak doğrudur.

  • Covid yok (varken de fark etmedi bence.)
  • Mevsim yaz / Okullar kapalı.
  • Sabah 07.00’de Harem otogarının önünden kalkan bir araç Dudullu gişelere (dikkat edin Dudullu Organize Sanayi’ye değil) 15 dakikadan bir saniye önce gidemiyor. (Bu süre aşırı derecede yanlış iyimser)
  • Dudullu İmes Organize Sanayi’den Kadıköy’e aynı ideal koşullarda saat 17’den sonra geliş 45 dakikadan bir saniye erken değil. (Aslında 17’den öncede pek parlak değil de neyse.)
  • Koşuyolu’dan (biliyorsunuz Koşuyolu E-5’in ve çevre yolunun burnunun dibinde) Beylikdüzü’ne gidiş ve/veya dönüş 2 saatten erken olursa sürücü kendini F1’de en iyi tur zamanını yapmış sanıyor.
  • İstanbul’da aklınıza gelecek her güzergah ve zaman dilimi (öğlen, akşam vb vb) için size süreleri yazabilirim.

Daha önce de defalarca yazdım. Kendimi tekrar dediğim bu. İstanbul zaten en iyi koşullarda bile rutin olarak duruyor. İstanbul rutin olarak maddi manevi kaybediyor. Yani sıradanlaşan vahamet en kötü durum. İstanbul trafiği akar gider, kar yağar durur anlarım bu tartışmaları. Ve bu tartışmalarda kim haklı kim haksız boş verin, ortak nokta sorunu değil sorunun sonucunu çözme üzerine laf kalabalığı.

Sayın Okurlar, İstanbul’un sorunu kesin olarak nicelik ve nitelik yönünden aşırı yanlış büyümedir. Aslında bu sorun da sonuçtur. Çünkü Türkiye sadece fiziksel büyüme üzerine odaklandığından doğal olarak İstanbul daha fazla etkilenmiştir.

Şimdi bu nicelik ve nitelik yönünden yanlış büyümeyi düzeltmeden kar olsun veya olmasın neyi nasıl düzeltebilirsiniz?

İsterseniz asıl sorun ne düşünün.

Bana biraz izin.

Herkese sağlıklı mutlu günler dileklerimle.

Fotoğraf : Beyza Yalçın

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »