Hak Hukuk Adalet

Sayın Okurlar, ülkemizde hiç bitmeyen söylemlerden biri “burası hukuk devleti” ve hak, hukuk adalet vb. kavramlardır. Bu söylemler sadece siyasetin dilinde değil ve hatta çok daha önemli olarak bizim dilimizdedir. (Siyasetçi bizim içimizden çıkar.) Şimdi gelin bazı kavramları biraz analiz ederek gidelim.

Dünya var olup daha sonra insanın bireysel yaşamdan küçük topluluklara geçişi ile birlikte toplumsal düzenlemeler başlamıştır. Çünkü 1+ olduğunuz andan itibaren kurallar silsilesine ihtiyacınız vardır. Kurallar silsilesi var ise, uygulayanlar ve kurallar ile uygulayanlara uyanlar vardır. Bu aşırı derecede mantıklı ve doğal bir sosyolojik durumdur. İşte o kurallar dünya var olduğundan beri en küçük klandan, site devletten, derebeylikten, günümüz ulus devletlerine kadar hukuk düzenini oluştururlar. Dünya üzerinde hiçbir zaman hiçbir toplumsal yapıda(klan, aşiret veya devlet) kararlar hukuksuz alınmamıştır. Bu nedenle hiçbir zaman için hiçbir yerde hukuksuz olarak alınmış bir karar yoktur ve bundan sonra da olmayacaktır. Ortaçağ Avrupa’sının cadı diye kadınları yakması da hukuka uygundur. Engizisyon mahkemesi yargılamış, cadılıktan, büyücülükten, kiliseye karşı gelmekten her ne derseniz(dedilerse) ondan suçlu bulmuştur. Bu kadar basit ve hukuka uygun yineliyorum. (Burayı dehşetle okumuş olabilirsiniz lütfen bekleyin.) Ayrıca her hukuk kural/larının günümüzde dahi yazılı olması çok gerekli değildir. Örneğin İngiltere’nin toplu tek bir metin halinde yazılı anayasası yoktur. Magna Carta’dan bu yana farklı kanunlar ve teamüller(yaygın kabul edilmiş uygulamalar diyebiliriz) uyulması gereken anayasal düzeni oluşturur. (Yanılıyorsam isteyen okurum -varsa- düzeltsin lütfen.)

İşte hukuk dediğimiz yazılı ve/veya yazılı olmayan kurallar bütünlüğü aslında adalet algımızın bir sonucudur. Yani sorunumuz hukuk ve/veya çok bayıldığımız söylemi ile hukuksuzluk değildir. Sorunumuz ne kadar adil olup ve o algıladığımız adaleti yerine getirmedeki kuralların ne kadar doğru veya yanlış olduğudur. Ancak bu algılar da, günümüzde çok gelişmiş dediğimiz ülkeler arasında ve/veya aynı ülkenin içinde bile değişim gösterir. Örneğin, 2011 yılında Norveç’ te 70 den fazla insanı öldüren kişinin aldığı ceza benim bildiğim 20 yıl gibidir. Bu kişi aynı suçu aynı yıl ABD’ de idam cezası olan eyaletlerden birinde işleseydi büyük olasılık idam edilecekti. Aynı kişi aynı yıl aynı suçu ABD’de idam cezası uygulanmayan bir eyalette işleseydi büyük olasılık en fazla hücre cezası alacaktı.

Evet sayın okurlar, bilmem anlatabildim mi adalet ve hukuk arasındaki ilişkiyi?  Bu nedenle asıl önemli olan kişisel niteliklerimizin ne kadar geliştiği ve örneğin bu yazı konusundan gidersek önce bizim son derece basit konularda dahi ne kadar adil düşünebildiğimizdir. Örneğin aracımızı 2. Şerit bırakmayı içimize sindirmiş isek, bu yüzden bir cankurtaranın takılıp içindeki belki de ağır hastayı acil servise yetiştiremeyeceğini düşünmüyorsak, bizim hangi olay için hangi haktan, hangi adaletten, hangi hukuktan söz etmeye hakkımız var? Ve düşünün ki, o birkaç dakikada arabanızı çektiniz, belki hiç ceza ödemediniz, belki de plakaya alt tarafı biraz para cezası geldi. Ama o araçtaki kişi hastaneye yetişemedi ve hayatını kaybetti. Evet eğer ödediyseniz o para cezası hukuka uygun ama adalete uygun mu?

Allah aşkına hayatınızda tek bir defa siyasetçilerden başlayarak kendinizden başka herkesi suçlu/hatalı görmeyi bırakın/bırakalım. Bakın bakalım bireysel değişim, toplumsal değişimi getiriyor mu?

Fotoğraf : Sora Shimazaki

 

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »