Her İşin Başı Eğitim – 3

İlkokula gelmeden sayfa bitmişti. Yetenek avcılığı konusunda aileden veya anaokulundan gelecek talepleri  tam ve objektif olarak değerlendirecek profesyoneller MEB kadrosunda çok iyi yetişmiş olarak bulunmalılar. Bu kişiler her eli kalem tutan çocuğun ressam her hızlı koşanın atlet olamayacağını ayırabilmeli ve tam doğru çocuğu farklı bir sürece almalılar. Bu kişiler bu çocukların gelecekteki başarıları paralelinde maaşlarına ek olarak  bir getiri elde etmeliler.  Eğer yetenek uyarısı ana okulundan gelmiş ve kabul görmüş ise o öğretmene de bir defaya mahsus ödeme yapılmalı. Özetle bir yeteneği keşfeden mutlaka (tabi ki hesap yöntemi tartışılabilir) bir getirisi olacağını bilmeli. Doğal olarak yetenek anaokulu veya çocuk yaşta keşfedilmedi ise bitti diye bir kavram söz konusu olamaz. Her yaştaki çocuk/genç için bu yetenek avcıları iş başında olmalı. Buradaki amaç her çocuğun özel durumuna göre özel bir eğitim almasının sağlanması.

MEB eşgüdümünde keşfedilen yeteneğin nasıl farklı bir eğitime (gerekir ise yurt dışı) alınacağının organize edilmesi gerekir. Bu organizasyon içinde branşa ve yaşa göre bir yeteneği daha da ileri seviyelere götürebilecek öğretmen/hoca/antrenörler bulunmalı. Bu eğitmenler de sorumluluğunu aldıkları çocuk/gencin objektif başarıları devam ettiği  sürece getiri elde etmeliler.

Yetenekler dışındaki ilk okul eğitimi bence hayata yönelik olmalı. Ders kitaplarına gömülmeden hayatın temel kavramlarını uygulamalı olarak içeren bir süreç işlemeli. Araba kullanmaktan tutun da, doğada, tarlada, şehirde temel yaşam bilgileri almaya kadar giden bir süreç olmalı. Ancak üç konu, temel matematik,  Türkçe ve en az bir yabancı dil dersleri çok çok iyi verilmeli.

İlkokulu konuşurken ilerisi için biraz durmalıyız. Yetenekler gerekçesiz ayrıldılar. Onlar için aşağıda yazacaklarımın pek önemi yok. O yolda gitmeliler. Yetenekler dışındaki çocuklarımız standart ilkokul eğitimini her koşulda almalı. Tamam. Ama sonrası. İşte başka kavramlara dönmemiz gereken nokta burası bence. Matematiğin de önemi burada, artık hava bile sınırsız, sonsuz değil. O zaman sınırlı kaynaklar içerisinde teorik olarak sınırsız artabilecek nüfusu nasıl planlayacağız. Ne yazık ki sizi kızdırabilirim yine tekrara döndü diye. Ama zorunluyuz. Yineliyorum artık hava bile kıtken biz her şey sınırsız gibi davranamayız. O zaman önce çok temel olarak;

  • Hangi zaman diliminde hangi nicelikteki bir nüfusa hangi nitelikte ve nerede bir hayat vermeyi düşünüyoruz saptamalıyız. Bu karara göre;
    • Hangi meslek gruplarında, kaç nitelikli insan kaynağına gereksinim var saptamalıyız. Örneğin: Kaç ziraat mühendisi, kaç inşaat mühendisi, kaç orman mühendisi, kaç ara eleman vb.
    • Bu saptamalardan sonra ilkokul eğitimini izleyecek yıllar için öğrencilerimizi onların da onayları ile ayırmalıyız.
    • Orta ve lise eğitimi gelecekteki branşlarına uygun bir müfredat ile olası ölçüde az ders çok uygulama ile tam hedefe yönelik olarak yapılmalı.
    • Anaokulundan üniversiteye gidinceye kadar ki süreçte ortak nokta Türkçe, matematik (tabi ki yoğunluğu farklı ), kitap okuma ve en az bir yabancı dil öğrenme kavramı olmalı.
    • Her çocuğumuz üniversite çağına geldiğinde gerçekten algılama kapasitesi ile temel yaşam kültürü ile özgür düşünceyi doğru bir şekilde ifade edebilme yetisi ile, adalet duygusu ile haksızlığa uğramayacağına ve kendi öznel koşulları çerçevesinde mutlaka hak ettiğini alacağına güvenle yetişmiş olmalı. Soru işaretleri ile o noktada olmamalı.

Üniversite kavramı bir sonraki yazıya.

Fotoğraf : Tara Winstead

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »