Kendine Yolculuk – Olumsuz Duygular Üzerine

Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Kişisel gelişim kitapları, çeşitli giyim-kozmetik-araba markaları, internet siteleri ve dergilerdeki yazılar, hatta ilaç firmaları… Hepsinin bununla ilgili önerileri var. Nasıl üzülmeyiz, kaygılanmayız, öfkelenmeyiz? Nasıl daha mutlu oluruz? Bazen tüm dünya çılgınca bu sorunun cevabını arıyor gibi görünüyor. Bu arayışa karşı değilim, sadece yöntemleri gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum. Doğru yanıtları bulmak için işe doğru sorularla başlamak gerekir.

Öncelikle süreğen bir mutluluk halinin mümkün olmadığını kabul ederek işe başlayabiliriz. Pek çok acının, kaybın, zorluğun yaşanabildiği bu belirsiz dünyada, sürekli mutluluğun peşinden koşmak gerçekçi bir hedef gibi görünmüyor. Ayrıca mutluluğa bu kadar değer verdiğimizde üzüntüyü, öfkeyi, kaygıyı değersizleştiriyoruz. Oysaki tüm duyguların hayatımızda yeri ve önemi var. Bazılarına “yok edilmesi ya da hissedilmemesi gerektiği” inancından yaklaşmak bizi oldukça kısıtlar. Çünkü her duygu bize bir bilgi taşır. Üzüldüğümüzde, korktuğumuzda, kızdığımızda bize bir şey oluyordur, aslında bir ihtiyacımız karşılanmıyor demektir. O nedenle üzüldüğümde üzüntümün, kızdığımda öfkemin içine girip bakmalıyım. Duygum beni uyarıyor, yanlış giden bir şeyler olduğunu, bazı ihtiyaçlarımın karşılanmadığını anlatıyor. Eğer negatif bir duygu olduğu için yaşamak istemez de bir an önce yok etmeye çalışırsam ya da hiç yokmuş gibi hissetmemeye uğraşırsam, kendimle ilgili önemli bilgileri de kaçırıyorumdur demektir. O zaman neyin yanlış gittiğini ya da neyin eksik olduğunu bulma ihtimalim kalmaz. İlişkimde üzüldüğümde hemen kuaföre giderek kendimi o gün hatta belki o birkaç gün iyi hissedebilirim peki ya sonra? Onun yerine üzüntümü dinlersem bana bir şeyler anlatacak, mesela sevme sevilme ihtiyacımın karşılanmadığını bulacağım, o zaman da nasıl bir yönteme gereksinim duyduğumu görebileceğim ya da kaynağımın uygun olup olmadığını değerlendirebileceğim. Benzer şekilde öfkelendiğimde de yine bir ihtiyacım karşılanmıyor demektir, örneğin kendimi koruma ihtiyacım. Öfke bana bunu gösterir ama eğer ondan kaçarsam ihtiyaçlarım için uygun yöntemler bulamam ve gelişim yolculuğumda tıkanmalar yaşarım.

Duyguların içine girmek demek hep içinde kalmak, orada boğulmak demek değildir. Üzülmekten korkarız çünkü üzüntümüzün hiç geçmeyeceğini sanırız. Halbuki duygular yaşandıkça tükenir ve bir şeyin dışına çıkabilmenin en iyi yolu önce içine girmektir (Perls, Hefferline Goodman (1951/1996). İçine gireriz, keşfetmemiz gerekenleri bulur, duygumuzu yaşar ve öyle çıkarız. Bu, üzüntümüzün ya da öfkemizin içinde kaybolmak ya da çabalamamak anlamına gelmez. Enerjimizi verimli harcayabilmek için “yönümüzü” bulmak anlamına gelir.

İşte buradan baktığımızda, eğer amacımız kendilik yolculuğumuzda büyüme ve bütünleşmeye doğru ilerlemek ise her duygumuz işlevseldir. Bir ilaç bulunsa ve hiç olumsuz duygu hissetmesek asla yolumuzu bulamazdık.

Şimdi bir de bu kulakla dinlemeyi deneyelim. Duyalım bakalım, duygumuz bize hangi ihtiyacımızı fısıldıyor ve biz bunun için nasıl yöntemler deniyoruz?

Fotoğraf : Lara Jameson

KAYNAK

Perls, F., Hefferline, R. F. &Goodman, P. (1951/1996). Gestalt Therapy: Excitement and Growth in the Human Personality. Great Britain: The Guernsey Press. Co.

 

Hakkında Özlem Öztürk

Bir yanıt yazın

Translate »