Korona Olmasaydı Yazısı Üzerine

Geçtiğimiz hafta sonu, daha doğrusu Cuma gecesi yaşananlar üzerine kaleme aldığım (ki o yazı cumartesi sabahı yazıldı, pazartesi yayımlandı) “Korona sorunu olmasaydı” yazıma çok tepki aldım. Bana “o geceki hikayeleri biliyor musun, bu kadar toptancı eleştiri yapıyorsun, onların içinde ne dramlar var” diyerek birçok video da gönderdi yakınlarım. Siyasi sorumlulukları önemsizleştirdiğim  eleştirisi aldım. (Bu arada daha muhalif olduğunu anladığım bilim insanları da topu sadece siyasete attılar. Karar bu ise halk yapar dediler.) Üzüldüm, hem de çok üzüldüm. Üzüntüm nedendi biliyor musunuz? O yazı böyle anlaşıldığı ve bilim insanları bile bu yorumu yaptığı için.

Sayın Okurlar, yazılarımın altında iş analisti diye mesleğimi okuyorsunuz. 1986-1989 arası bu işi finans ağırlıklı yaptım. 1989 yılından bu yana (halen de) sektör bağımsız yapıyorum. İnanıyorum ki çok çok az kişi benim kadar farklı iş kolunda çalışmış ve aşırı detaylarına girmiştir. Kaçınız bir videoyu uzaktan çekip göndermekten öte haddehanede eriyik demir fırından çıkıp fabrika içinde kanalda kor halinde akarken onun 10 cm yanında çayırda yürür gibi yürüyen (yürümek zorunda olan) işçiyle yan yanaydınız. Kaçınız o kor halindeki demirin o hattan çıkıp o işçinin vücuduna nasıl dolandığının tanıklarını dinlediniz. (Ki benim de fiilen görme olasılığım hiç az değildi.) Kaçınız maden ocaklarında, bıraktım galeriye girmeyi (beni de sokmadılar galeri ağzına kadar götürdüler) galerinin ağzından da olsa önce vagonlarla sonra yürüyerek yerin yüzlerce metre altına giden kömür tozu içindeki işçilerin kaç paraya çalıştıklarını fiilen gördünüz. Burada anlatamam ama (bir yerde bir süre çalışınca, hele de dışardan olunca ister istemez daha çok açılıyorlar size) kaçınız benim kadar doğruluğunu teyit edebildiğim ne hikayelere, olaylara ne kadar tanık oldunuz? Ben her ne yazıyorsam hiç birini uzaktan yaşayarak yazmıyorum. Ve o yüzden tanık olduğum o kadar acılı yaşama, o acıyı yaşayanların bizatihi bir neden oldukları gerçeğinden uzakta yaklaşamıyorum. Ben acılı sonuçlara bireysel değil, acılı sonuçların nedenlerine kurumsal / toplumsal çözümler arayışındayım. Gerçek neden çözülemiyor ise sonuçların değişmeyeceğine inanıyorum.

Ve eğer her bir sorunda – sorun her ne ise – örneğin: adımın Sinan olduğundan daha eminim ki kendi yol açtığı trafik kazasının sorumluluğunu mıcıra, arkadan vurduğu kamyona vb vb yüklemek- hayatımız önce siyaseti, sonra bizim dışımızdaki her şeyi suçlayarak geçecek ise o zaman toplum olarak nasıl değişebileceğimizi düşünüyorsunuz? Evet o gecede de, -yineliyorum benim sayısını anımsayamadığım kadarına işim gereği fiilen tanık olduğum- bir sürü dram gizlidir. Ama bu, o gece olanların genel yapısını değiştirir mi ? Evet o gece bir bisküvi almak zorunda hisseden veya gücü sadece buna yeten de vardı, ama bir ekmek değil, poşetle 10 ekmek değil, çuvalla un alanda vardı ?  Daha sokağa çıkma yasağı siyaseten konuşulmuyorken dahi dip dibe, gross, hiper, süper market raflarını adeta talan eden vatandaşlarımız vardı. Ben semtimdeki marketlerde günlerce makarna bulamadım. Neden sadece siyasi süreci eleştiriyoruz? İktidarı ile muhalefeti ile neden sadece siyaset sorunlu? Eleştirdiğimiz siyasiler gökten masallarda yazan üç elma düştü örneği gibi mi geldiler?

Neden biz hiç yokuz? Yoksa biz gerçekten yok muyuz?

Fotoğraf : Kelly L

 

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »