Nietzsche’nin Gözünden İnsana Bakış

Yüzyılın düşünce bakımından en önemli ve en etkili Alman filozoflarından biri de Nietzsche’dir. Nietzsche felsefesinin ana çizgisi kendi çağına toptan bir karşı çıkıştır denebilir, çağındaki akılcılığa, felsefe dizgelerine, tarih akımlarına çağında egemen olan tarih anlayışına ve bütün değerlere bir karşı çıkış. Nietzsche’ ye göre insanlık içgüdüsü ve yaşama içgüdüsü hiçe sayılmış, salt akılcı bir bilgiye önem verilmiştir. Bütün isteği insanı kurtarmak, onu kuru akılcı uygarlıktan uzaklaştırıp kendisinin ne olduğu üzerinde düşündürmek.

Nietzsche’ye kadar olan dönemde salt akılcı bilgiye önem verilmekteydi. Fakat Nietzsche insanını bu kuru akılcılığı ile salt doğruyu ararken göçüp gitmesine engel olmayı ister. Nietzsche’ ye göre salt doğruluk diye bir şey yoktur zaten. Evrende durmadan akıp giden değişme vardır. Bu değişmeyi sürdüren yaşamın kendisidir. Öyleyse yaşam, yaşamak her şeyin üstündedir. İşte kendi çağı akılcılığa ve tarihe aşırı önem vermektedir ve bu yaşama sırt çevirmişlerdir. Hegel’ e göre tarihin gücü önünde baş eğmesini öğrenen kimse her çeşit güç önünde de baş eğecektir. Oysa Nietzsche’ye göre tarihin bu gücüne karşı başkaldıran kimse erdemli insandır. İnsan her şeyden önce yaşamayı öğrenmelidir. Tarihi de yaşamın hizmetinde kullanmalıdır yalnızca. Nietzsche toplumsal sorunlara karşı hiçbir anlayış göstermez. İnsanın değeri, çalışmanın değeri gibi kavramlar kuruntu ve kölelik kültürünün ürünleri olarak görünür ona. Yaşam değerleri, en yüksek değerlerdir onun gözünde büyük adamda işte bu değerleri yaratandır.

Hayatta tek bir şey vardır bu da “yaşama” dır. Asıl olan şey yaşamımızı sağlayan güçtür. Buradaki güç yaşam direncidir. Kalıplara uyarak sözde yaşadığımızı zannedip eylemden çok davranışlarda bulunmalarımız yaşamın kendisini görmemize engel olmaktadır. Aslında burada yaşamıyoruz sadece bize dayatılanları yerine getiriyoruz. Toplum bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor. Bunları her seferinde yargılayıp yaşamın kendisini görmemiz gerekiyor. Etik, ahlak denen şeyler sürüler yaratır. Düşünce eylem ilişkisinde hep biri diğerinden üstün olur ve çıkarlarına göre kurallar koyar, böylece sürüler meydana gelir. Sürüleştirmeyi ise insanın düşüncesini elinden alarak yapar. Etik, ahlak, din kurallar koyarak gerçekleştirir ve diğer insanlarında bu kurallara uymasını ister ve yaşamın kendisini hissetmesini engeller.

Günümüzde ki sorunlarla bağlantısını kuracak olursak aslında insanların eylemden çok davranışlarda bulunduklarını görmekteyiz. Genel olarak düşünerek hareket etmek yerine belirli kalıplar çerçevesinde davranışlarda bulunmaktayız. İşte Nietzsche tam da bu duruma karşı çıkmaktadır. Üniversiteyi kazanmalıyım, işe girmeliyim, iyi bir evlilik yapmalıyım gibi birçok amaçlar konmaktadır hayatla olan ilişkilerimizde. Aslında bunlar bir bakıma birilerinin yapılması gereken normal şeyler olarak belirlediği kalıplar olmaktadır. Ve aslında bizde bu kalıplara uymak için hayatın içinde sürekli koşuşturup durmaktayız. Nietzsche’nin bakışı ile günümüz olaylarına bakacak olursak aslında bizler yaşamın kendisini göremiyoruz. Ne zamanki tüm bunlardan sıyrılabilmeyi başarırız işte o zaman yaşamın kendisini de görebiliriz. Tıpkı Nietzsche’nin üst insanında olduğu gibi.

Fotoğraf : Joshua Welch

 

Hakkında Damla Kılıç

Bir yanıt yazın

Translate »