Normale Dönüş

Sayın Okurlar, 30 Ocak tarihli “Kaybet Kaybet” başlıklı yazımda normalleşme adımlarının konuşulmaya başlandığını belirtip aman yapmayalım demiştim. Tabi ki benim ve bu sitenin sesini çoğunluğa duyurması çok zor. Beni ve benim gibi düşünen küçük bir azınlığı bizatihi toplumun genelinin anlayacağına inanmıyorum. Özellikle şubat ayında gördüğümüz toplanmalar, kış tatilleri vb nedeni ile mantık çok basit yürütülüyor. Tez “Oralarda bulaşmıyor ise buralarda da bulaşmaz”. Nerelerde hangi koşullarda bulaşma olduğu değil bulaşma olasılığının varlığı önemlidir. Bu nedenle asıl önlem bu olasılığı sıfıra yaklaştırmaktır. Yani yeni açılımlar/normaller yerine yeni kapanma önlemleri gereklidir bana göre. (Belirttiğim yazımda değindim maddi zarar yaşıyorum. Teorik olarak normalleşme kısa vadeli çıkarıma uygun bir karardır.) Eğer okursanız bu yazıyı,  lütfen önce 2020 Nisan, Mayıs değerlerine   sonra 2021 Şubat değerlerine bakın ve tıp bilimi açısından “Neden normalleşmeliyiz?” sorusunun cevabını kendinize verin.

Sayın Okurlar, yineliyorum biz tıp bilimini ilgilendiren bir soruna ekonomik açıdan tam olarak çözüm üretemediğimiz için yine ekonomik yaklaşıp normalleşme dediğimiz adımları atacağız.  Sorun ve eylem arasında doğrusal bir ilişki yok bana göre. Ayrıca şunu unutmayalım bu sorun ne ülke içinde yerel, ne dünya ölçeğinde yerel. Yani normalleşme yerel olacak önermesi bana göre çok anlamlı değil. Örneğin A şehrimizde vaka sayısı tıp biliminin kabul ettiği sayıların altında ise bu kentte önlemleri azaltmanın ülkeyi genel olarak açık tuttuğunuz sürece bir anlamı olamaz. Çünkü bu vaka sayısı az olan A iline B ilinden veya C ülkesinden bir akış olacak ise yerel normalin ne anlamı var. Ki biliyorsunuz yine ekonomik nedenler ile turizm sezonunu açacağız ve çok büyük olasılık turistlerin (iç-dış) gelmesine çok katı engeller koyamayacağız. Bu durumda geçişkenliğin sürdüğü bir ortamda yerel normal nasıl uygulanacak anlamıyorum. (Her zaman için zaten neyi anladın ki sorunuz çok haklıdır.)

Sayın Okurlar, biz sorunun tam olarak özüne yönelik önlemleri çok katı bir şekilde alabilmeliyiz. Örneğin, bana göre hala iddia ediyorum okullar açılamaz ve bu gidişle 2021-2022 dönemi içinde açılamaz. (Zaten ne kadar nasıl açıldığı/açılacağı da tam anlamı ile tartışılıyor.) Burada çocukların taşıyıcı olmadıklarına dair genel açıklamanın bizim ülkemiz açısından bir önemi yok bana göre. Biz bu pandemi yokken okul önlerine  öğrenci + en az 1  yetişkin giderdik neredeyse. Bu çocukların/gençlerin erişimi için yetişkinlerin kullandığı servis vb kamusal araç sayısı da artacak. Öğretmenlerimizin hareketliliği artacak. Okulların tamamının fiziksel durumlarının pandemi koşullarına uygunluğunun kesin olarak sağlanması ayrı bir konu.

Yapmamız gereken bana göre çok ciddi bir biçimde vaka sayılarını tamamen salgın biliminin kabul edebileceği sınıra getirinceye kadar hayatı kapatmaktır. Yani tıbbi bir soruna tıbbi bir önlem almaktır. Bu süre içinde ekonomik finansal destekleri vermemiz gerekir. Sorun nispeten aşıldıktan sonra da kısmi açılımlar ile yola devam etmektir. Bunu demek kolay, o finansı nereden bulacaksın sorusu çok mantıklı gibi geliyor kulağa. Sayın Okurlar, bir muhasebe kuralı söyleyeyim. Aktif/pasif eşittir bilançolarda ve toplam sıfırdır daima. Aksi yoktur. Yani bugün süreci bu şekilde yönetiyor olmamız sürecin giderek uzayacağı anlamına gelir ki bunun maliyeti yine sonuçta topluma aynen çıkar. O finans yine harcanır, sonuç değişmez. Ki bu sürecin uzamasının aramızdan aldıklarındaki artışa, iyileşenlerde yarattığı, yaratabileceği olası kalıcı hasarlara girmiyorum bile.

Ayrıca bireysel olarak da kurallara ne kadar uyabileceğimize iki tane haber programı izleyerek siz karar verin.

Fotoğraf : Markus Winkler

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »