Yeni Bir Dünya Olur Mu?-3

Sayın Okurlar, gelişmiş! ülkelerin geçmişlerine değinmiştim kendimce. Kölelik  (Roma’dan, Antik Yunan demokrasilerinden! beri), sömürgecilik (1900’lerde dahi) üzerine ekonomik ve teknolojik gelişimi inşa ettiklerini düşündüğümü vurgulamıştım. Ama kocaman bir ama, rönesansı da yaşamışlardı. Ve bu rönesansın/aydınlanma çağının bana göre ekonomik ve teknolojik gelişime olan çok önemli katkısını anlatmaya çalışmıştım. Şu anda da artık öncelikle kendileri için olsa da demokrasi, özgürlük, hukuk, serbest piyasa kurallarının çok daha adil uygulanması gibi kavramlar güncel hayatlarına girdi.

İşte tam da burada dönelim kendimize. Bir önceki yazıda belirttiğim coğrafyalarda var olan ülkeler ne kadar kendi rönesanslarını yaşadılar. (Yineliyorum kendi cumhuriyet devrimimizi hariç tutuyorum.) Bana göre tam da sorun burada. Biz günümüzde teknolojik, ekonomik gelişmenin artık demokrasi, kişisel özgürlükler, çağdaş bir hukuk sistemi, serbest piyasa ekonomisinin daha farklı daha adil uygulanması, daha farklı bir eğitim sistemi gibi kavramlara gereksinim duyduğunu kabul etmeliyiz.  Yine günümüzde ekonomik ve teknolojik gelişmenin çevreye/doğaya rağmen değil, tamamen çevreye/doğaya zarar vermeden yaşanması gerektiğini  anlamak zorundayız. Biz bu kabullerden sonra tüm dünya için olması gereken kavramları hayata geçirirken, gelişmiş! ülkeler gibi kendimizi öncelemek zorundayız bence. Bir başka deyişle fikirlerimiz evrensel, eylemlerimiz kendimizi önceleyerek olmalı. Her ülke kendini önceleyerek bu kavramları hayata geçirir ise nihayette dünyayı da değiştirmiş (özüne döndürmüş) olabilir. Kuşkusuz ki tanımı üstünde kendini öncelemek bencilce olsa da bu bencilce düşünüş tarzının yanlışlığını tüm dünyaya kabul ettirinceye değin biz de kendi değerliliğimizi vurgulamak zorundayız. Bu ana kavramlardan sonra bana göre -ki bu bana göreler artık sizi sıktı biliyorum-  aşağıdaki konularda eyleme geçmeli ve herkesten de beklemeliyiz.

  • Kesin olarak nüfus nicelik nitelik planlaması yapmak zorundayız. Özellikle gelişmekte olan ülkelere niteliğin daha önemli olduğunu anlatmalıyız.
    • Nüfus nicelik/nitelik planlamasının içine kesin olarak göçmen/mülteci/sığınmacı -her ne şekilde tanımlarsanız tanımlayın- gerçeğini katmak zorundayız.
      • Tüm gelişmiş ülkelere bu dezavantajlı insanlar için bizim de elimizi taşın altına koyacağımızı ama bu elimizi altına koyacağımız taşın ülkemizde değil kendi ülkelerinde olacağını ve bunun için adil bir hukuki düzenlemeyi hayata geçirdiğimizi göstermek zorundayız.
        • Gelişmiş! ülkelere bu insani sorunun (ki öncelikli müsebbibleri kendileri) çözülmesinde katkı paylarının (parasal/hizmetsel) nasıl adil bir biçimde paylaşılacağının planlarını sunmak zorundayız.
      • Kesin olarak her türlü yatırımın yapılırken hukuk sistemimizin önce doğa/çevre ve insan hakları olduğunu eylemli olarak göstermeliyiz. Ülkemize gelecek kalıcı yatırımların ancak bu kriterlere uygun olması halinde kabul edileceğini ve hatta kendi ülkemizden dışarıya yapılacak yatırımlarda da yatırımın planlandığı ülkelerde bu kriterleri arayarak izin vereceğimizi beyan etmek zorundayız.
      • Enerji politikalarımızın orta ve uzun vadede (ne yazık ki kısa vadede doğalgaz, petrol vb fosil yakıtlardan kurtulma şansımız pek yok gibi) tamamen temiz ve yenilenebilir enerjiye göre güncellendiğini uygulamalı olarak göstermek zorundayız. Ayrıca ticari ilişkilerimizde ilişkinin yoğunluğunun bu kriterlere uyan ülkelere kayacağını anlatmalıyız.
        • Nükleer enerjiyi hem kendi politikalarımızdan çıkardığımızı ve hem de dış ilişkilerimizde nükleer enerjiden vazgeçen ülkelere ağırlık vereceğimizi açıklamalıyız.
      • Tarım ve gıda politikalarımızı tamamen doğal tarım ve gıdaya göre değiştirdiğimizi ve tarımsal ithalat ve her türlü dış ilişkimizi kendileri de bu yönde faaliyet gösteren ülkelere olumlu yönde yoğunlaştıracağımızı göstermeliyiz.
      • Teknolojiye ayrılan kaynakların önce bu dünyanın doğal dengesi ve geleceği için kullanılması gerektiğini ve kendi ülkemizin fonlamasının bu yönde olacağını göstermeliyiz. (Sanki uzay yatırımın var mı demeyin.) Dünyadan önce Mars’da koloni kurma iddiasındaki ülke ve kurumlarla ilişkilerimizin en aza doğru yönleneceğini belirtmeliyiz. Aynı kaynaklarla örneğin okyanusları korursak zaten gıda konusunda çözüm üretebileceğimizi anlatmalıyız. Ve tabi kendimiz örneğin Marmara’yı Karadeniz’i aktif olarak koruduğumuzu göstermeliyiz.
      • Tüm dünyada ama özellikle gelişmekte olan ülkelerde yatırımların artık büyük, çok büyük, mega, hiper her ne derseniz o tür yol vb gibi kavramlar yerine doğrudan insanın sağlıklı bir beden ve ruh sağlığı ile yaşamasına yönelik yapılması gerektiğini kendi eylemlerimizle göstermeliyiz.
        • Örneğin kendimiz bu tür ultra yatırımları yapmazken, palm yağı için yağmur ormanlarını yok eden ülkelerden dış alım yapmayacağımızı ve hiçbir ortak girişimde bulunmayacağımızı beyan etmeliyiz.
      • Sağlığa ayrılan kaynakların koruyucu tıbbın öncelenmesine yönelik olmasını sağlamalıyız.

Evet Sayın Okurlar, bence kurumsal olarak (ülke olarak) bu çok özet kavramlara yönelmeliyiz. Ama kurumsal olabilmek için bireysel değişim gerekmez mi? Bunu da bir sonraki yazıda konuşalım.

Fotoğraf : A Koolshooter

 

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »