Arles’öz

İnsanda iki tip bağışıklık vardır. Birincisi doğuştan gelir. İkincisi zamanla edinilir. Zaman bizi büyütürken bağışıklığın öğrenilmesi için virüsler yükler, bazen bir elmayla, bazen bir muzla. Biz de onları kendimizden ayırmadan karşılarız. Tanışırız. Beraber güçleniriz. Öğreniriz. Umudu. Beklemeyi. İnanmayı. Henüz kendimizi bilmezken. Dost-düşman, iyi-kötü ayrımı yapmazken. Çizgiler çekmezken. Sistemin öngördüğü hedefleri, hedeflerimiz yaparak. Ama sonunda ne ışık olabiliriz. Ne ışıksız kalabiliriz. Gölge olabiliriz ancak. Kendimizden ayrı düşeriz. Uzaklarda kalan çocukluğumuzdan. Yeterince iyi dinlemeyiz, dokunmayız, bakmayız, koklamayız, tatmayız. Zamanla yarıştırıldığımız için. Düşünmeye fırsat bulamadığımız için. Yetiştirdiği için sistem bizi kendi yaşlanmış zamanında. Kendi düşüncelerimizin vadisine varamadan. Mevcut gerçeklik için yetersiz bir bağışıklıkla kalakalırız. Bir çölün ortasında.

Zamanı yaratıp çölü ormana dönüştürürken buluruz çok akıllı insanı, sistemi.

Tam da bu noktada pusulamız güneş olur. Kendi gölgemiz varken başka gölge aramaksa zaman kaybıdır.

Güneş, göğün bir kenarından başlayarak tepeye çıkar. Sonra öteki kenarında biter. Yeryüzünün karanlık yarısında başlamak üzere. Zamanı yaratarak. Gölgesinden. Vadisinde dirildiği gerçeğin güneşinin yörüngesinde olduğuna uyandırır, insanı. Güneş zirvesine yaklaştıkça, gölgeler kısalır. Vardığında yok olur. Güneşin dik bakışıdır bu, varlığa. Yılda sadece iki kere. Ve sadece belirli enlem aralığında. Ortası (45 derece) ise, eşitliği yakalamaktır. Gerçeğin aynı yansımasını. Bu açıdan sonra, varlığın engel olmak istediği ışık çoğalır. Gölgeler uzar. Boyunu aşar. Haddini aşmaz ama iki taraf da. Orantılıdır. Güç dengesi korunur. Adalet, iki noktanın yan yana gelmesidir.

Gölge, güneşin geldiği yönün tersine düşer. Yörüngesini göstermek için, etrafında deli divane döner insanın. Varlığın karanlıkta kalan yanına ışığı unutturmamak için. Işık yanına da karanlığı. Eksenini bulması için, insanın. Kendi zamanını keşfetmesi için.

Gölge, varlığın güneşe baş kaldırışının ödüllendirildiği yer. Adaletin keşfedildiği. Işığın geldiği yön ne olursa olsun, karanlıkta bıraktıklarının çizildiği. Işığın varlıkla beraberliğinden ortaya çıkan üçgenin yerdeki izi. Varlıktaki gözlerinin yere dokunan kenarı.

Işığın zaman çekilmiş yüzüdür, gölge. Başka dilde, umut. Hafızası vardır. Unutmaması gerekenler. Siyah beyaz arasındaki sır ondadır. Beklemek ilerlemektir. Güzel düşünmek de.

Umut, güneşe yürümektir. Tüm gölgeleri arkana alarak. Zirven güneşi bulana dek. Dünyanın arkasındaki gecenin, önündeki gündüzün gölgesi olduğunu fark ederek. Gölgen, ayaklarının altında kök salana dek. Yürümek, vazgeçmeden. Köklerinle dünyanın öteki ucuna uzanarak zamanın hükümsüzlüğünü ilan etmektir.

Güneşin yarattığı müziği fark etmektir, umut. Ozanının da insan olduğunu. Umut, hissetmektir tüm varlığınla. Doğru sözlere ulaşmaktır. Sonra da gerçek zamanı, içinde keşfetmek. Güneşle birlikte müzik yapmaktır.

Umut ..

Uyanması insanın, tam da uydurduğu zamanın içinde boğulmaktayken. Yeni bir umut aşısı üretmek üzere.

Umut, cömerttir. Uyumdur, umut. Zamansız uyanan gözlerin ışıksız görmesi için. Doğanın en mükemmel uyumunun yansıması için. Işıkla varlığın dansı : gölgenin, gerçeğiyle buluşması için.

Zamanın ötesindeki Arles’de güneşi, sonsuzluğu açarcasına boyayan bir adamın kayalıklarında büyüyen dut ağacının aklını kesen bir düşüncenin, Diyarbakır’da başka bir dut ağacının ekseninde filizlenmesidir, umut. Işığın da ışıksızlığın da, zamanın, güneşin diliyle anlattığı masalların kahramanları olduğunu bilmektir.

Umut, düşüncenin çarpma etkisini keşfetmektir.

Van Gogh’un kestiği kulağını genelevdeki bir kadına verdikten sonra zihnini keşfedişidir, umut. Arles’de Fransa’nın en parlak güneşinde, adaleti aklının derinliklerine mıhlamasıdır. Her şeyden adalet çıkararak. Kulağının olmadığı resme bakarak. Aynı gün içinde. Resme devam etmesidir, umut.

Adaletin yeryüzüne inmesini beklemektir. Umut ..

Van Gogh beklemekten bir gün vazgeçti. Belki vazgeçmedi. Arles’de yaptığı keşfin peşinden gitti. Güneşin bilmem hangi açısındaki gölgesine vurularak.

Van Gogh’un bıraktığı yerden ..

Umutla güneşe yürüyerek. Kainatın en güzel sözünü resmetmeye. Ne dersiniz?

Fotoğraf : Senem Şentürk

Hakkında TanaS

Ayrıca Kontrol Et

Boşluktan mı?

Değişlerin. Aklının aklıma. Yakarışın. Sevmekten geçen bakışların. Varlığınla yokluğun arasına. Teslim edişin kendin. Tam da …

Bir yanıt yazın

Translate »