Yeni Bir Dünya Olur Mu?-2

Sayın Okurlar, gelişmiş ülkelerden devam edelim demiştik. Edelim. Ve önce anımsayalım/tekrarlayalım. Bizzat bu gelişmiş ülkelerin bilim insanlarının saptamalarına göre ırklar arasında fiziksel farklılıklar yok gibi. (Ten rengi, çekik göz vb. bunlardan bahsetmiyor bilim insanları aynılık/ayrılık konusunda.) Şimdi bu bilimsel (fizik/biyoloji/kimya) aynılardan, diğer bir bilimsel (sosyolojik) ayrılığa nasıl ulaşmışız bana göre özetle buna bakalım.

Sonuçta hangi koldan dağılmışsak dağılalım (bilinen 2 kol) dağılmışız ve sonra farklılaşmışız. Ancak bu farklılaşmada çok önemli bir beyaz etkisi ortaya çıkmış. (Onun da içindeki detayları şu aşamada geçelim.) Bu beyaz insan hakim güç olmuş. Sonra bu beyaz insan kendi içinde de farklılaşarak medeniyetin beşiği Orta Doğudan ve hatta Anadolu’dan ayrışmış. Batı (başlangıçta Avrupa) ve Uzak Doğu (Japonya ve Çin diye okuyalım) daha da ayrışmışlar. Batı köleli bir demokrasi! anlayışı ile başlayıp Rönesansa kadar gelmiş. Bu süreçte Amerika’yı keşfetmişler!. Beyaz insan ilk adımını atarak orayı da değiştirmeye başlamış. İlk emperyal süreci başlatmışlar. Özellikle Güney ve Orta Amerika Amerika’da  Aztek, Maya, İnka medeniyetleri yok edilmiş. Sonra sıra Kuzey Amerika’ya gelmiş. Manhattan  Adası kimi kaynaklara göre 60 USD’ye, kimi kaynaklara göre değersiz incik boncuk karşılığında Hollanda’lı tüccarlar tarafından yerel Kızılderili Kabilelerinden alınmış. Nihayette beyaz Avrupalı, tüm Kızılderilileri adeta yok ederek, üstüne Afrika’dan köle getirerek bugünün ABD’sinin temelini atmış. Ve ne kara mizahtır ki sanki beyaz Amerikalı varmış gibi başkasının ülkesinde! özgürlük savaşı verip İngiltere’den bağımsızlığını! kazanmış. Üstüne iç savaş yaşayıp köleliği kaldırmış!. Kaldırmış mı? Bu yetmemiş Avrupalı beyaz insan Afrika’dan Avustralya’ya sömürgeler kurmuş. Belçika’sından İngiltere’sine. Ama ah işte yukarıda bahsettiğim Rönesansı unutmayın lütfen. Avrupa’da Rönesans ile bilim/akıl/kültür/sanat/özgür düşünce güncel yaşama girmiş. Ama unutmayın sömürgecilik ve emperyalizm hep devam etmiş. Hatta gelişen bilim ve teknoloji tam da bu emperyalizme, sömürgeciliğe hizmet etmiş. Kısaca Avrupalı beyaz için Rönesans hak, dünyanın diğer köşeleri (Afrika, Avustralya-Aborjinleri kastediyorum-) için sömürülmek adeta görev olmuş. Sanayi Devrimi, Sanayi Devriminde insan hakları vb bunlar hiç önemsenmeden kapitalizm gücünü artırmış. Ne matraktır ki kapitalizmin babası denebilecek kişinin (Adam Smith) eğitim kökeni ahlak felsefesidir. (Ve bu kişi özetle bireylerin kendi yararlarını düşünmelerinin toplumun geneline fayda sağlayacağını savunmuştur.) Kapitalizmin karşıtı olarak nitelenebilecek Komünist teoride her ne kadar Rusya’ da ve daha sonra Rusya’ nın emperyal gücü ile doğu Avrupa’da hayata geçmiş  veya hayata geçenin komünizm olduğu iddia edilmiş ise de onun ana teorisi de temelde  Karl Marx ile Avrupa’dan çıkmıştır. Ve bu Avrupa kendi içinden iki dünya savaşı da çıkarıp bugünün AB’sine gelmiştir. Doğal olarak bu süreçte sadece bilim ve teknoloji ile onun daha da getirdiği zenginlik değil, Avrupa, ABD ve Japonya için insan hakları, hukuk, çevre konuları (tartışılabilir çok noktaları olmakla birlikte) (kuşkusuz tabi ki önce kendileri olacak şekilde) güncelleştirilmiştir. Yani bir anlamda kirli çamaşırlar yıkanmış ve yeni bir dünya söylemi ortaya atılmıştır. Uzak Doğu’da Çin insan haklarını da çevreyi de hiç umursamamış ama kabul etmek gerekir ki bilim ve teknolojide dünyanın yeni bir süper gücü olmuştur.

Geriye ne kaldı Sayın Okurlar. Tahmin ettiniz tabi. Güney Amerika, Afrika ve özellikle Kuzey Afrika ile sahra altı Afrika, Ortadoğu (İsrail hariç), özellikle Pakistan, Afganistan, çok farklı bir yapı ile Hindistan ve o çevre. Bu grup ülkeler tam bir yıkımın (gerçekten fiziksel yıkımın da-bakın Suriye’nin Afganistan’ın haline) ve yoksulluğun da içinde kalmışlar. Ama bu grup adeta Stockholm sendromu ile bu hale düşmelerindeki başrol oyuncularını bireysel ve kurumsal olarak kurtarıcı olarak görmüşler. Yani örneğin  bir Avrupa  olmak yerine ben ben kalayım Avrupa beni kurtarsın mantığı ile hareket etmişler ve ediyorlar bana göre. Avrupa’yı, ABD, Rusya, Çin diye de okuyabilirsiniz rahatlıkla. (Kuşkusuz ki emperyalizme karşılık Kurtuluş Savaşını veren Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimini ayrı tutuyorum.)

Şimdi Sayın Okurlar gelelim, ya da gelmeye başlayalım sadede. Dünya bu haldeyken, tam da sadece ben, siz, bu dünyanın değişmesini (aslında değişmesini değil hatta kesin olarak değil, tersine yaradılış dengelerine dönüşmesini) sağlayabilir miyiz?

Arkası yarında biraz da bizi konuşalım.

Fotoğraf : Charlotte May

 

 

Hakkında Sinan Çakaloz

Ayrıca Kontrol Et

Maaş Hesaplarında Vergi Dilimleri

Son günlerin çok yoğun konularından biri maaş hesaplamalarında vergi dilimlerinin yükseltilmemesi. Bu dilimin yükselmemesi matematiksel …

Bir yanıt yazın

Translate »